"Unutur muyum hiç. Onunla ne hayaller, ne umutlar, ne planlar kurmuştum. Hatta ona kalbimden de söz ederdim; Güler diye korkardım... Öldü bir kere daha da dirilmedi. Nereye gitti bütün bunlar, niçin bu ateş söndü? Anlamıyorum. Başımdan öyle büyük felaketlerde geçmedi, kasırgalarda geçmedi. Hiç bir şey kaybetmedim. Vicdanımda hiç bir leke yok, cam gibi tertemiz, gururumu kıracak hiç bir şey olmadı. Tanrı bilir niçin hayatım böyle harcandı gitti." Işıkları sönmüş parka bakan pencereden uzanmış ...
28 saatlik derin uykusuzluğu tattığım son saatlerde gözlerim ağırlaşmaya devam ettikçe elimde en sevdiğim edebiyat dergilerim zamanımı benden çalmaya çalışan uykuma, kafa tutmamda en büyük destekçilerimdi. Dünyadaki sevgi adı altında toplanan duyguların yarattığı sorunsalı bütün şair ve yazarlarla tartışmayı başarmıştım. Uykusuzluk muydu bu gerçek dışı hızursuzluktan beni kurtaran yoksa gerçek olduğuna kendimi inandırdığım nedenler mi? Büyük bir boşluktu aradaki çizgi ama artık pekte umursamıyordum. Başta ...
Bir kaç saat önce "Neden İsmail Abi gibi olamayız" konulu bir video izledim. Fazlaca hak verdim son sözlerine; herkes İsmail abi gibi bir sevdiği, arkadaşı, yoldaşı olsun isterken kimse onun gibi olmak için uğraşmaz. "Nedendir çünkü herkesin vardır bir sevdiği ama en çok kimi seversen o gider ve herkesin illa ki vardır bir beklediği ama en çok kimi beklersen o gelemez" Saflığın bizlere ...
Aşkın gözü her zaman olduğu gibi kördü ve kusurları görmekte çok geç kalıyordu. Önemli olan, var olanı tüm kusurlarıyla sevebilmekti. Gerçek aşk ruhtan ibaretti. Ne zaman ki aşkın bitti kusurlar seni birer birer itti bağlandığın ruhtan. Aşkı sonsuz sevgiye dönüştürebilmekti, çünkü ne olursa olsun her aşk biterdi. Bunu da en iyi özetleyen Mantıku't-tayr Destanıydı ve ne zaman ...
"Sakinliğim insanları neden bu denli korkutuyor? Çünkü sevinçleri ve hüzünleri anlatacak kimse bırakmadım içimde." Büyüklerimiz yanlış söylemiş, acı paylaştıkça çoğalır. Sevinç paylaştıkça azalır. Önemli olan sevdiklerinin mutlu olabildiğini hissedebilmekte. Çünkü acıyı da sevinci de içimizde kendimiz yaratır ve yine kendimiz bitiririz. Ha bitirmek istemeyen birine de kimse aptal ...
İkimizinde unutma şekli aynı, görsellikten ve dokunsal hazlardan uzaklaştırıyoruz kendimizi. Ta ki kaçamadığımızı fark ettiğimiz zamana kadar, sonra can yaka yaka görmemezlikten geliyoruz. Birbirimizin kalbini ezip duruyoruz. Çünkü bizi biz yapan şey görselliğimizin uçsuz bucaksız bir deniz oluşu ve kaçamıyoruz. Hala nasıl yaşıyorum şaşıyorum bazen. Susup gökyüzünü dinliyorum şimdi daha ...
Meksika'da bir gün ve ben kendimde Kayra denen herifi görüyorum. Hayattan bu denli nefret edişi ve size binlerce neden sunabileceği gerçeğiyle anlatıyor her şeyi. Tek farkımız kalıyor ki o da; gittiği her ülkede farklı bir dünyada farklı bir kadınla sevişip, ardından karşındakinin de insan olduğunu unutup, kendi yaraları hissizleşene kadar onları dövmesi. Aslında düşünüyorum da yaşattığı ...
Yarım kalmış devamı gelecek bir hikaye başladı insanları anlatmaya.. -Kaç gündür telefonun kapalı ulaşamıyorum iyi misin? +İyiyim sadece uzak kalmak istedim her şeyden, herkesten. -İyi değilsin biliyorum, neden artık konuşmuyorsun. +Konuşacak bir şey kalmadı, neredeyse 1 yıldır aynı ızdırap. -Bu sessizliğin hoşuma gitmiyor. +... -Ne yaptın bugün? +Bugün hmm... güzel soru, bugün ...
"Zaman her şeyi yoluna koyar dendi ancak unutulan bir şey vardı. Kalp çok sevince, uzayan zaman sadece yaraları derinleştirdi ve anılar şimdi daha da acı." Bugün Hacıosman-Yenikapı metrosuna binmiş eve dönmek için çabalarken bir çılgınlık yapıp hiç bilmediğimiz Vezneciler durağında inmiş bir halde bulduk kendimizi. Sohbet o kadar derinleşmeye başlamıştı ki bunu öğrencilerin vazgeçilmezi ...
Saat sabah 5 ve bir damla bile uyku olmayan gözlerim fazlasıyla düşünceli. Bu kadar çok hüzün neden mesela ve bunu en iyi özetleyen alıntı ile; "Hayatımda dışarıdan bakıldığında her şey yolunda gibi, beni seven ailem, sahip olduklarım, sağlıklı bedenim ve sonsuz hayal gücüm. Ancak her iyiliğin yanına yaratan içime öyle bir acı koymuş ki, karınca ezilse on yıl hüznü geçmez üzerimden." Büyük bir boşluk zihnim, düşünmeli miyim yoksa çevrem benim yerime bir yaşam belirtisi gösterebilir mi bilmiyorum. ...
Aylardır üzüntüme haklı nedenlerle kızarak benle konuşmayan kardeşim dediğim arkadaşım aradı bugün; -Nasılsın, merak ediyorum seni ? + İyiyim merak etme, geçiyor zaman. dedim sesime sahte bir gülücük yerleştirerek. -Merak etme deme işte bu sefer, özür dilerim anlat bana içindekileri. +Merak etmekten vazgeç dedim ya. -Sadece dinliyorum... Dayanamıyordum bugün ve döküldü sözler dilimden +İçimde olan şey aslında şu; "Hani üzülünce ağlar ya insan, bedeni rahatlar. Sonra tatlı bir uyku bastırır. ...
Kendi beceriksizliğimden kaynaklanan hiç bir sonuç için bir daha ağlamayacağıma dair söz vermiştim kendime. Hiç bir şey için geç değildi sonuçta hayatta ama ben her şeyin fazlasıyla gerisinde kalmış hissediyordum. Böylelikle, bugün de kendime verdiğim sözü hiç bir şekilde tutamamış bulunmaktaydım. Aslında düşünüyordum, hayatta hiç bir yenilgi bizi geriye düşürmez hatalarımızı görmemize yardım ederdi sadece. Ne yazık ki bu yenilgi kendimi değersiz hissetmeme neden olacak kadar ağırdı. Bütün suçları ...
"Ayrılıktı ölümü çağıran, sessiz sokaklarda ve ayrılık belki de ölümden bile beterdi bu yüreğe" Dünya'da sizi herkesten daha iyi anlayacak kişi hayatınıza girdiği anda anlardınız sizde onu. Kimseyi yerine koyamazdınız ve kaçamazdınız da ondan. Sessiz geçen geceleri zulmederdi zihninize ancak bilemezdiniz ki yokluğunun kalbinize, sessizlikten daha çok zulmedeceğini. Sonuçta ...
Ellerinde karlar eriyor çocukların sokaklarda. Camda küçük kız, kedisi ile kafa kafaya vermiş izliyor çocukları. Kayıp giden hayallerimi izlediğim gibi ama kızamıyorum sana; çünkü nereden bileceksin şuan neler hissettiğimi, neler okuduğumu ve neler yazdığımı. Sen nereden bileceksin su bulamayan gezginin, bir damlasına yana yana beslediği aşkı. Yıldızların kaybolduğu gecelerde gökyüzünün ...
"Bu arada kendimle kalınca sakin ol diyorum ama ne zamana kadar.Bu kaçıncı gecedir kendi kendime onunla konuşuyorum. Geçmiş acılı günlerin tartışmasını yapıyorum. Anlatıyor ve bütün yanlış anlaşılmaları, haksızlıkları düzeltiyorum. Onları yeni baştan yaşanacak bir zamanın önüne getiriyorum. Konuşuyorum onunla. Boş zamanlarımda da değil. Günlük çalışmalar sırasında ama gören olmuyor ...
"Ellerinin ellerimden iyice uzaklaşması ruhuma büyük bir ateş yaymaya devam ederken, hala gelip benimle konuşmanı bekliyorum ancak yoksun hala. Zaman geçtikçe daha çok korkuyorum ve bunu çevreme yansıtmaktan çekinir oldum. Artık ilk başında olduğundan daha çok acı çekiyorum ve uykularımdan korkuyorum. Çünkü seni görebildiğim tek yer orasıyken ben uyanmak istemiyorum. Neden kopamıyorum ? Sadece içimden geçenleri satırlara işliyorum ruhumla birlikte ama sana ulaşamıyorum. Bu kez yıkıldım ve yürüyemiyorum. ...
Bu sabah babamın "Hani senin tütüncü de çalışan arkadaşın vardı. Hala küsmüsünüz? Beni unuttu ne güzeldi hazırladığı şey." diyerek beni uyandırmasıyla başladı. 2 Haftada bir düzenli olarak bana bunu hatırlatmaya devam ediyor. Sevinsem mi üzülsem mi arada kalıyorum. "O artık yok babacım, ben bir şekilde hallederim." derken yüreğim az sızlamıyor değil. Sonra dönüp bana "Sen ne biçim arkadaşsın, ...
"İnsan gülüyor, eğleniyor diye sevdiğini unutmuş olamaz, her şey göründüğü kadar gerçek değildir. Ve ben okulun tatile girmesinden, benden uzaklaşmaya devam edeceğin için çok korkuyorum. " Bir sabah uyanıyorsunuz ve baş ucunuzda ne bir tebessüm ne de kulağınızda içten "günaydın". Her gece umutlar, hayaller ve senle dolu bir sürü anıya yatıyorum ancak her sabah can yakan gerçeğe yeniden uyanıyorum. Aylar geçti ben ise hala sevmekten vazgeçemedim. Sonra dün gece ayrılan tüm sevgililerin üzerine ...
Telefonu kapatmanın zamanıydı burnumda sevmediğim halde greyfurt kokusu, genzimde taze mentol tadı. Kimsenin beni anlamadığına kendimi inandırmaya başladığım kafadayım. Kendimi yalnız başıma bırakabilmek için herkesle kavga ettim mesela. Oysa aylardır en yakınlarıma sadece senin adını anıyorum. Suçlamayın beni kızmayın bana anlatamazsam size, kalbim düşüncelerimi kitliyor. Sabahlara kadar bunlarla kasılıyor bedenim. Sonra geceler boyu duygular bizi nasıl ağlatır diye araştırdım. Toplamında psikolojik ...
Bugün günlerden kendime bakıp neden ağlarım ? Büyük bir sıkıntının altına girmiş gibi tüm gün evde yattığım halde gelen halsizlik, iki çıldırma konuşması ve şu saatlerde bedenimin kasıntısı haricinde ruhum rahat. Acaip derecede tribe girip insanlara sardım (küçük akıl oyunları ile psikloji analizi) ve şarkı dinleyip beni nerelere götüreceğini hayal ettim. "Lost on you", lanetlenmiş gibbiydim. Eylül'e döndü tüm görüntüler ve ölmekten beter etti beni. Çünkü ardından "I wanna be yours" başladı ve ...
Hasretinle yandı gönlüm ve karanlıklar içinde bir yol buldu, ruhlarına hitap etmeyi bilen bir kaç kişi ile doldu. Hepsi de aşkın derinliğini bir şekilde yakalamış, üstü kapalı bir şekilde yansıtmaya çalışırken koşuyorlardı. Ve Halil abi de bizileri anlatıyordu; "Kalbi aşk geçirmez yarası zırhlıdır Gülüşünde bir şey var hep içime dokunur. Bir derdi var her halinden belli Anlatmıyor, anlatsa kurtulur. Kafası kendinden bile güzel bu gece İçmiş içmiş sevemez. Ruhumu yakan bir şeyler var içimde Öyle ...
Bu gece annemi özlüyorum, oysa arasa şimdi bir kere bile "seni çok özledim canımın en içi" diyemem bile. Bu gece kendimi sevilmeye değer hissetmiyorum kimseler tarafından ve zaten değersizim, değer verdiğimin gözünde. Bu gece göğsümde kocaman bir uyuşukluk var. Sanki beni hayatta tutan hiç bir şey kalmamış gibi. Ve bu gece dayanamıyorum artık, böyle yaşamaya... Lütfen artık sevmiyim seni çık kalbimden, canımı çok acıtıyorsun. Sanki kocaman camdan yapılmış bir ev var içimde ve parçalanmış en ...
"Bir gül kadar güzel ol; ama dikeni kadar zalim olma. Birine öyle bir söz söyle ki; ya yaşat ya öldür; ama asla yaralı bırakma." Derken bile Şems yaralanarak ölenlerden yana kimin sözleri yeniden doğurur bir ruhu. Ve sessizliğin içinde; "Sükutun da bir sesi vardır... Onu duyacak yürek lazım." Diyerek tamamlar sözlerini. Şimdi ölmek bir pişmanlık mı? Hem zaten ayrılıkta intihara ...
"Geceleri uykumda yürürüm rüyalarımı gerçek kılabilmek için" Akarsuyun ritmine kapılmış giderken hayatlar, dağın tepesine ulaştığınızda duraksamadan kendinizi aşağıya bırakabilir misiniz ? Ve bir kayaya çarptığında ruhunuz yaralarınızı sarmadan yola devam edebilir misiniz? Çoğu zaman anı yaşamaktansa, bir sonraki adımın bizi nereye götüreceğini düşünerek ilerleriz hayatta. Doğru ...