Anılar gibidir biten her içki şişesi. Kendince özel bir anlam taşır bir şekilde ve benim de yaptığım buydu; anılar gibi şişeler biriktirmek. Tek başıma bitirdiklerimin bile güzel bir sözle sonlanan rafı vardı.

Geçen senelerden bir yaz, yarısını önüme dizip üzerine bin mavra iliştirdim üzerlerine. Alet çantasından çaldığım çekiçle kırmaya başladım, parçalandıkça şişeler sözlerde birer birer uzaklaşıyordu. Etraf cam kırıklarından geçilmez bir hal almıştı. Evimize benim yüzümden yıllardır falçata girmemişken bu kadar cam kırığı sevdiklerimin canını fazlasıyla acıtabilirdi.

Şimdi baktığımda kalan 10 15 şişe kitaplığımın en alt rafında tozlanmaya başlamıştı. Ben de yüzümü açık olan pencerenin arasından süzülen soğuğa verdim. Gözlerimi kapattım ve kendimi dinledim. Geçenlerde bir gün Moda'da otururken yanımıza gelen "araştırmacı yazar" arkadaşın sorduğu soruyu düşündüm. "Hayatın şu an düşündüğünde 10 katlı bir bina ve 10. kat senin tarif edemeyeceğim mutluluk seviyesinin temsili olsun. Kendini kaçıncı katta hissediyorsun?"

-Kendimi 7-8 arasında gidip gelirken hissediyorum.

Bu soruyu bana 2 ay önce sorsalar 3'ün üstüne çıkabileceğimi bile hayal edemezdim. Hayat gerçekten yazmayı üstlendiğimiz ama bazen kontrolümüzün çokça dışına çıkan bir hikaye gibi. Zaten zihinlerden çıkan her karakterde, kendi benliğimizin bir parçası ve yansıması oluyor. Kim aksini söyleyebilir ki!

Bu yüzden önce yalnız kalmayı sev, kendini dinlemeyi öğren ve bunu isteyen herkese saygı göster. Yalnız kalmak bir kayboluş değil, derinliğe giden kapının anahtarıdır. O anahtarı paylaşmak istediklerinde senin mutluluk apartmanının 7. ve 8. katını paylaştığın insandır...