Anlamak Sevenleri

, , No Comments


Bu sabah patlak bir dudakla uyandım, rüyamda yediğim yumruğun etkisi yavaş yavaş kendini göstermeye başlamıştı.

Yaklaşık 1 yıldır her sabah uyandığımda, televizyonu açmadan ve kahvemi yudumlarken kendi sessizliğimi dinliyorum. Evde yalnız olmayı seviyorum, düşüncelerimle baş başa kalmayı. Kimseyi memnun etmek zorunda değilim bir kere, ne yaşıyorsam kendi içimde yaşıyorum işte. Telefonu bir kenara koyuyorum sessizde o da. Yoksa her çalışında açsam sadece kendimden kaçacağımı biliyorum. Ancak bu sabah annemin ısrarlı arayışına cevap vererek, atamadığım tüm gözyaşlarını uzaklaştırdım gözlerimden.

"Biliyorum zor olduğunu. Seni en çokta ben anlıyorum."

"Kendi kendime baş ediyorum, en zor anımda bile ama en güzel umudumu kaybettim."

"Mutluluktan ağlarken beni aradığın zamanları daha çok özledim. Sen bu değilsin."

 Dün Zeki Demirkubuz'un bir yazısını okudum;

"Ben acıyla ilk defa o gün, orada tanıştım. Hayatımın hiç bir döneminde; o okulun bahçesindeki kadar derinden bir acı çektiğimi hatırlamıyorum."
"Acı çekmek ya da acı çekme arzusu taşımak kişilikle ilgilidir. Bir insan dünyanın en trajik şeylerini yaşar, ama tıpkı bir hayvan gibi hiç umursamaz, hiç acı çekmeyebilir. Başka biri kötü hiçbir şey yaşamamıştır, ama çok acı çekebilir... Bu bir kaderdir.; yani insanın elinde olan, yaşadıklarıyla ya da yaşamadıklarıyla oluşan bir durum değildir. Bir anlamda Tanrı vergisidir. "

Ne kadar da güzel özetlemiş hayatın gerçek yüzünü. Sonra Dostoyevski sözlüğünden insana bakarız;
"Evet, derin, gereğinden çok derin bir yaratıktır insan, ben olsam bu kadar derin yaratmazdım onu"
Ve de Veda;
"Seninle iyiden iyi tanışmak, kendimi sana tanıtmak istiyorum. Sonra da vedalaşmak... Bence insanların birbirlerini tanımaları için en iyi zaman, ayrılmalarına yakın zamandır." 
der Karamazov Kardeşler'i yazarken.

Ne acıdır evdeki, çevredeki her güzelliğin sana sevdiğin insanı hatırlatması. Birde insanlara kızmaya başlarsın...

"Başını omzuna güvenle yaslayabileceğin bir insan olduğuna şükretmek yerine bahaneler üretiyorsunuz"

Uzakta ama ortak rutinleri sürsün diye, zamanında limonlu çaya başlamıştı küçük kız, onsuz aldığı her yudum kalbine saplanıyordu sanki ve bundan da vazgeçmişti artık...

Elbet bunun içinde bir ilaç geliştirirler yakında, ya da anneniz her şeyi üstüne alır ve tüm belgelerinizi toplayarak sizden habersiz, hayatınızı bambaşka bir şehre taşır ondan uzak kalın diye, sanki yeterince uzak kalmamışız dercesine...


0 yorum:

Yorum Gönder