...
Bir Nisan günüydü yalnızlığa alışması gerektiğini anladığı
saatler. Evinin olduğu sokağa girmeden önce, her cuma yaptığı gibi şarap alabilmek
için bir alt caddeye inmişti.
Yazdan kalma bir gecede, yanı başında hayallerini en ince
ayrıntısına kadar anlatan kadının;
"Hayatta bizi ayıran tek şey, sen rakının keyfine
varırken ve parmakların notaları aşk ile sarmayı ezberlemişken, benim ise şarap
olmadan resimlerimi tamamlayamayacak olmam ne acı" sözleri çınlıyordu
zihninde.
Tarihi belirsiz iki uçak bileti duruyordu cebinde. Nereden
bilebilirdi renklerin soluksuz kalacağı tablolar arasında geri dönüşleri
bekleyebileceği.
Tam da o gün, yıllar önce o gün gitmişti hayatından Oya.
Şimdi neden çiçeklerin süslediği, sokağın başında Ragıp Bey’i bekliyordu. Ne
değişmişti? Ya da gitmesi için neler sıradanlığa kapılmış sürükleniyordu.
Yanına kadar sakince yürüdü.
“Merhaba
Ragıp” dedi Oya hiçbir ifade yoktu kelimelerinde.
Ragıp Bey sessizliğini koruyarak nazikçe kafasını salladı.
Oysa gözlerinde binlerce soru işareti, sormaya cesaret edemediği belirsizlikler
içinde oyalanıp duruyordu. Oya tam konuşmaya başlayacakken, kolundaki saate
baktı Ragıp Bey.
“İşe geç
kalıyorum, kusura bakma ne olur.” dedi
elini uzatarak.
“Hoşça kal Oya.”
Yıllardır hasretle beklediği kadına arkasını dönmüştü. Gözlerindeki
ifadesizlik Ragıp Bey’in içindeki tüm soruları silivermişti bir anda. Bu bir
son değildi ama başlangıçta olmayacaktı. Terk edilmiş bir yolda ilerlerken
yolunun kesişmesini istediği tek kelimeydi “Hoşça kal.”
Elinde çantası ile kalakalmıştı Oya sokağın başında, bir
kere bile dönüp bakmamıştı Ragıp Bey arkasına.
Son karşılaşmalarından aylar sonra bir gece vakti
piyanosunun başında Muzaffer ile otururken, köşe başında yanan mumlar rüzgâr ile
sönüvermişti. İçini tarifi imkânsız bir hüzün kaplamıştı. Telefonu çaldı
salonun en uç noktasından, kalkmaya gücü yoktu. Susmak bilmemişti, gecenin bir
yarısıydı ve içini kaplayan hüzün yerini korkuya bırakmaya başlamıştı.
Muzaffer’i iki yanından tutarak yere koyup içeri gitti.
“Alo!”
“Ragıp,
onu kaybettik. Ben çok üzgünüm.” Dedi karşıdaki ses.
Tüm hayatı boyunca hissedebileceği acılar omuzlarına yük
olmuştu. Göğsündeki sancı, kalbini yerden yere vuruyordu sanki. Hiçbir şey
demeden kapattı telefonu. Belki de yaptığı büyük bir haksızlıktı kendini asla
affedemeyeceği bir haksızlık. Sorgulamaktan kaçındığı bu terk ediliş, daha
büyük bir yıkımla geri dönmüştü hayatına.
Düşünceler arasında boğulmaya devam ederken, başını
kaldırdı. Duvarda asılı olan tabloya dikti gözlerini, masada duran yarım kadehi
aldı eline.
“Senin
kadar ben de geç kaldım, şimdi neredesin?” dedi ve gözlerinden süzülen yaşlar
ruhuna karıştı o anda.
“Kaybettiğim
aslında aşkın değildi, sende bulduğum kimliğimdi. Vazgeçtiklerim, hayatım ve sen
yine yoksun.”
“Şimdi
neredesin?” dedi gözleri yavaş yavaş kapanırken elindeki kadehi yere
bıraktı.
“Geç kaldık Muzaffer, yine geç kaldık ve bu sefer kabul ediyorum bu kimsenin hatası değil.”
hımmm, neler oldu, oya kim, köşeyi dönünce hayal gördü herhalde, çok gizem var çoook :)
YanıtlaSilBakalım daha neler olacak Ragıp Bey'e :))
SilAma ne olacak şimdi Ragıp beye 😊git Gide merak ettim şimdi ne olacak 😊ellerine emeğine sağlık bekliyoruz devamını bu sayede yeni bir hikaye okumak çok güzel 😊sevgiler 🌸
YanıtlaSilBu yorumlarınız beni daha da heveslendiyor. Çok teşekkür ederim güzel yüreğinize. Bakalım devamını ben de heyecanla bekliyorum 🤗
SilAyyy üzüldüm be.....
YanıtlaSilRagıp yeniden aşık olsun
Ben de düşüncelerdeyim, bakalım devamı nasıl olacak :) Belki de yeniden aşık olabilir..
Sil