Bunlardan en komiğini "tatlı tembelliğim" olarak ilan ediyorum. Zaten evden dışarı tek bir adım bile atmak istemediğime geceden karar veriyorum. Temmuzun bu yakıcı sıcağında sabahtan akşama kadar sırtımdan sular akarken dolaşmaktansa, bu olayı evde yaşamayı tercih ediyorum. (Haliyle uyuyor insan napsın netsin?) Bana katılan çok fazla ses duyuyorum şuan.

Peki bu terapinin sonundaki amacım ne?
2 ay önce bende anlamını kaybetmiş her şeyi, inat ile canlandırmaya çalışmak. "Bir insan bu kadar mı hayattan kopar" demeyin, çok takıntılı biriyseniz ve insanlara bağlanmak adına ısrarlıysanız oluyor.
Ancak 20 yıllık hayatımın şu döneminde fark ettiğim şey, dışarı pozitif olduğunuz kadar içinize olamıyorsanız çevrenizde sizden enerji alamıyordur.
Aslında bende herkes gibi "Ya kızım bu kadar pozitif olmak zorunda mısın?" sözünü neredeyse iki günde bir duyuyorum, buna rağmen hala içimdeki küçük kızı güldüremedim. (Nalet olsun bu hayat, nalet olsun bu sevgi...)
Aslında bende herkes gibi "Ya kızım bu kadar pozitif olmak zorunda mısın?" sözünü neredeyse iki günde bir duyuyorum, buna rağmen hala içimdeki küçük kızı güldüremedim. (Nalet olsun bu hayat, nalet olsun bu sevgi...)

Sonuç olarak sizde hayatınızı tatlı bir karamel kıvamında yaşarken, azalmaya başladığını hissederseniz, durun. Çünkü kalbinizden uzaklaşan her duygu, beyninizi sonsuz bir boşluğa sürüklemeye başlar. Korkuların üzerine gitmekten ve kendinizi dinlemekten asla kaçmayın. Güzel bir film, hikaye ve ya şarkı bile olsa hayal gücünüzü derinleştirmeye bakın. Ve iki ucu b*klu değneğinizin ortasından tutmayı asla unutmayın...
0 yorum:
Yorum Gönder