Bilinmedik

, , 2 comments
İkimizinde unutma şekli aynı, görsellikten ve dokunsal hazlardan uzaklaştırıyoruz kendimizi. Ta ki kaçamadığımızı fark ettiğimiz zamana kadar, sonra can yaka yaka görmemezlikten geliyoruz. Birbirimizin kalbini ezip duruyoruz. Çünkü bizi biz yapan şey görselliğimizin uçsuz bucaksız bir deniz oluşu ve kaçamıyoruz.

Hala nasıl yaşıyorum şaşıyorum bazen. Susup gökyüzünü dinliyorum şimdi daha sakinim. Ciğerlerim beni ele vermese koşmaya da devam edeceğim aslında. Sadece susuyorum ve gecenin tensel karanlığını tek seferde içiyorum.

Nefret diyorum, ettikçe daha da yavaşlıyorum. Şişeler boyumu geçiyor ve ben herkesten nefret etmeye devam ediyorum. Eskisi kadar hakiki olmadığını anlıyorum gülüşlerin, paketler dolusu sigara bir bir doluyor ciğerlerime ve ben sevemiyorum hayatı ama vazgeçemiyorum da.

İnim inim inleyen rüzgar odama dolmaya başlayınca rahatlıyorum. Tenim yanılıyor belki de defalarca, ancak her dokunuş dumanlarca tütüyor. Yaralanıyor insanlar, hepsinin üzüntüsünü kendi ruhuma çekmek istiyorum derken baş edebildikleri acılar olduğunu unutuyorum ve bende bir şekilde oturuyorum yalnız kalan güneşin aydınlattığı günde.

Fazlasıyla eksiğim ama yaşıyorum...

2 yorum:

  1. blogunu yenı kesfettim. ve bir arkadasımızın yayının altına yazdıgın sokrates yazısı benı sayfana gırmeye surukledı.. bende beklerim:)

    YanıtlaSil