Uzun yıllar önce yazdığım; saçma, absürt ve 3 yıl boyunca gerçekleşmesini umduğum 300 sayfalık kitabımdan. Çocukluğumda kalan ve ne zaman yolda görsem beni gülümsetmeyi başaran mor tişörtlüye;
Sabah kalktığımda içimde
hala aynı burukluğu hissediyordum. Acaba gerçekten bilinçli bir ayrılık mıydı
diye düşünüyor ve olanlara anlam getiremiyordum. Ben bunları düşünürken birden
telefonun çalmaya başladığını gördüm ve koşarak telefona açtım. Arayan tabi ki
Fatma idi beni bu haldeyken nasıl unutabilirdi ki.. Oysa o kadar mutluydu ki
Gökhan ile. Birbirlerini ayrılsalar bile asla unutmayacak bir güç ile seviyorlardı. Bu beni o kadar mutlu ediyordu ki içimdeki acıyı unutmama yetiyordu.
Ben yine düşüncelere dalmışken telefonun öbür ucundan “ Alo Derin orada mısın?“
sesi yankılandı “Evet… Evet, buradayım” diyebildim ve susup Fatmayı dinlemeye
başladım. "Bugün nasılsın ?" deyiverdi, oysa ki ben sadece onu dinlemek
istemiştim konuşmak istemiyordum "Daha iyi" dedim. Sesimdeki isteksizliği
koruyamamıştım bir türlü. "Ama sesin bana yalan söylediğini düşündürdü." dedi hafif bir
neşe dalgası ile.“Gerçekten iyiyim aradığın için sağ ol." dedim. “ Seni merak
ediyorum Derin tam 2 aydır dışarı çıkmıyorsun. Artık Gökhanlar bile merak
etmeye başladılar. Yani sakıncası yoksa bugün sana gelebilir miyim?" dedi
gerçekten sesinde derin bir hüzün vardı. “tabi ki çok mutlu olurum" dedim, zaten nasıl kırabilirdim
onu en azından bu durumdayken.“Peki Ömer'e biraz yardım edip sana geliyorum o
zaman.“ dedi. "Peki" diyerek kapattım telefonu. Aslında en
iyi dostumu görmek bana iyi gelebilirdi en azından düşüncelerim ve anılarımla
baş başa kalmaktansa yanımda birisinin olması gerçekten güzel olacaktı.
Biraz sonra kapı çaldı ve kapıya giderken
neşeli olmaya çabalayacağım diye geçirdim içimden. Kapıyı açtım ve Fatma'nın bana sarılması ile kendime geldim "hoş geldin" dedim. Sesimdeki neşeyi fark
etmemiştim."Beni görmek seni çok mutlu etti bakıyorum da" deyiverdi şakacı bir tavırla.
Bense sadece kafa sallamıştım yinede gerçekten mutlu olduğumu hissedebiliyordum. “E nasıl gidiyor. Yani…" diyerek susuverdi birden. Benimse gözlerimden yaşlar süzülmeye başlamıştı bile
“ Derin seni üzmek istemedim sadece… “ sözünü yarıda kestim; "Senin hatan
değil sadece benim aptallığım" dedim derinden bir iç çekerek. "Bak senin için
çok zor biliyorum ama kendini böle soyutlayamazsın hayata, unutma hiç bir şey bitmiş değil" dedi beni sakinleştirmeye çalışarak. “her şey benim… Benim hatam o
veda O büyük vedayı ben yaptım asıl onu ben üzdüm… “ bir an sustum ve derin bir
nefes alarak devam ettim "Onu asker olarak görmek canımı yakacaktı ya bu onu
son görüşüm ise" birden hüngür hüngür ağlamaya başladım ve Fatma'ya sarılıp ağlamaya devam ettim. Fatma ise beni kolları ile sarmalamış
sakinleşmemi bekliyordu. "Peki o nasıl? Onu çok özledim" dedim birden beni sakinleştirmeye çalışan kolların arasından.“O’da seni özledi “
dedi ve devam etti "Ayrılık onu da yıktı Derin'den başkası olamazdı. O benim için hep tekti ve öyle kalacak diyor" dedi umut dolu gözlerle.“Benim
içinde" dedim."Bir
yüzünü yıka da kendine gel lütfen"
O anda kendimi haykırışları içinde debelenen bir zavallı gibi hissediyordum durmadan ağlayan küçük bir kızdım işte oysa ki hata sadece benimdi.
Salona geri geldiğimde bana gülen gözlerle bakıyordu beni mutlu etmek
için elinden geleni yapıyordu bense mutsuz olmak için her şeyi.
"Bugün seninle dolaşmaya çıkacağız" dedi."Teşekkürler siz gezin bugün pek
havamda değilim" dedim aynada kendime bakarken. "Lütfen kırma bizi bak
Gökhan’lar bile merak içindeler lütfen bir gün ışığına çık artık geç olmadan"
"Peki ama sadece kırılmayın diye“ dedim
sesimdeki hırçınlık yok olmuştu. "Tamam, sen yeter ki gel bizim ile “ dedi
birden yerinden zıplayarak. "Şey …" dedim gerisini sormaya korkuyordum. " evet…" dedi Fatma merak içinde sorumu duymayı istiyordu.“ Şey… Cem gelmeyecek değil
mi? “ dedim sesim fısıltı gibi çıkmıştı. O ise biran duraksadı ve "Sanırım
hayır" dedi tepkimi kestirmeye çalışırken kollarını açıp bana sarıldı. "Sanırım diyorsan sanırım daha iyi olur" diye fısıldadım kulağına. Onaylarcasına kafasını
salladı."Hadi gel sana giyecek güzel şeyler bulalım".
Dışarı çıktığımızda güneş tenimizi hafif bir esintiyle okşuyordu ve birden dışarı en son
çıktığım gün aklıma geldi; Ne kadar da güzeldi kapının önünde Cem beni bekliyordu güneşin altında o güzelim mavi gözleri parlıyordu ve ben sadece gözlerinin derinliği içinde kayboluyordum.
Zaten yaptığım tek şey de buydu
sanırım onun deniz mavisi gözlerindeki derinliklere dalmaktı. Gökhan’ın; "Vay
aramızda kimleri görüyoruz" demesi ile kendime geldim. Gökhan her zaman ki
Gökhan’dı işte rahat tavırları ile konuşuyordu ve her zaman ki gibi güneşin
altında saçları daha da parlak bir sarı oluyordu sanki derken içimden, Sezen’in
sesini duydum o sesi nerde olsam tanırdım
“ İşte buradasın dostum aramızdasın"
"Evet" dedim gülümsemeye çalışarak. "Gene sakinsin bakıyorum sesin sedan çıkmıyor
meraktan öldük Fatmacığım da olmasa bilemeyeceğiz bir msn’den facebook’dan mesaj
atar insan olmadı cepten" Bunu söyleyen Deniz'di her zaman ki neşeli hali ile. "Gerçekten üzgünüm" diyebildim sadece kısık bir sesle. Gerçekten yaptığımdan dolayı
üzgündüm Sezen beni böyle görünce "Dert etme Derin önemli değil sadece
takılıyoruz biz sana". Herkesi çok
özlemiştim sesleri yüzleri hareketleri sohbetleri her şeyi ancak canımı acıtan tek
şey bu özlemin içindeki eksik parça işte o parça “CEM“ idi.
Yürürken denizden gelen dalga sesleri içimi aydınlatırcasına anıların
içinde kaybolmama neden oluyordu. Gerçekten
onu hala seviyordum onsuz yapamayacak kadar savunmasız ve yitik bir durumdaydım.
Koluma giren Sezen’i görünce düşüncelerden sıyrılıp gerçek hayata geri döndüm
artık gerçekten bu durumdan sıkılmıştım çünkü düşüncelere dalarak
çevremdekileri rahatsız ediyordum."Düşüncelerinle dolanırken düşeceksin diye
korkuyorum" dedi hafif bir gülümseme ile bu söze karşılık veremedim yinede
gülümsemeye çalıştım. O an önümüzde Fatma ile Gökhan’ın ne kadar mutlu olduklarını
gördüm el ele tutuşmuş konuşuyorlardı. Deniz ise Gökhan’ı sinirlendirmek için
Fatma’nın boştaki koluna girmiş kahkahalarla gülüyordu. Sezen’in ise elimden
tutup beni kayalıklara doğru çektiğini fark ettim, yavaşça kayalardan birinin
üzerine oturdu ve beni de yavaşça yanına çekti. "Onu mu düşünüyorsun?"dedi
birden, ben ise gözüme denizde oluşan dalgalara dikmiş onu düşünmemek için çaba
harcıyordum “Evet…” dedim sessiz bir
şekilde "O da seni.." dedi gözleri parlıyordu. "Onu üzmek istemezdim yani onu
gerçekten hala seviyorum beni anlıyor musun Sezen?" diyiverdim bilinçsizce ve
birden ağlamaya başladım. Sezen ise kolunu omzuma sardı ve devam etti "Evet
biliyorum bunu o da biliyor" dedi. Gerçekten konuşacak gücüm yoktu ama o anda
büyük bir güçlükle "Gerçekten tam bir aptalım yani durmadan ağlıyorum her an
düşüncelere dalıyorum. Çevreme rahatsızlık vermek değil de nedir bu söyler misin?" dedim daha da kötü olmuştum. Sezen ise halinden mutlu gibiydi ne de olsa artık hayata dönmüş bir hastaydım."Bizi
rahatsız etmek mi?" dedi küçük bir kahkaha atarak ve devam etti "Rahatsız etmek
değil de endişelendirmek diyelim" dedi. Ben ise birden "Başlangıçlar" dedim
"Efendim" demek ile yetindi. "Başlangıçlar sizinle olanlar" dedim
birden mutlu olmuştum. Sezen de başını sallayarak gülümsedi ve eve doğru yol
almaya başladık.
0 yorum:
Yorum Gönder