"Zihnin masasında tartışılan en net konuydu -Şimdi yumurtadan yeni çıkmış dinazor, hayata neden küfrediyor ve tüm yasaklı kelimeleri duvardan aşağı atıyor-"

Yapraklar çok şey öğretmişti ağaca ve köklerini daha sıkı salmıştı toprağa. Güvenebileceği tek yer yani yaşam kaynağı verimli bir topraktan başkası değildi. Yapraklara öğretiyordu kudretini, bazense sadece bir ağaç olduğunu unutuyorlardı yapraklar. Sadakatle bağlandıkları dallarında, huzurun eşiğinde toprağa yeniden karışmayı bekliyorlardı.

İkisi de birbirinden eşsiz ve bir o kadar da aynıydı. Ve bunu yok etmeye çalışanlara Spinoza;
"İnsanlar bize zarar verdikleri için değil, yaptıkları haksızlıklarla ruhumuzun ışığını söndürüp içimizdeki kötülüğün başkaldırmasına sebep oldukları için korkunçlar..."
demiştir.
"Zaten ağaç ne kadar eğilirse eğilsin, toprak her zaman gövdesini yüceltmeye ant içiyordu." Bu tarz yazıları büyük bir hevesle okuyorum. Düşündürücü ve etkili bir yazı olmuş. Kaleminize sağlık. Sevgiler :)
YanıtlaSilÇok teşekkür ediyorum bu değerli yorumumuz için. :) Çoğu insan sevmez oysa ki böyle yazıları değer verip okuduğun için de ayrıca teşekkür ederim :)
SilYazınız çok güzel olmuş
YanıtlaSilDerinliği algılamak için 2-3 kere okudum, HEVESLE. Teşekkürler
Çok teşekkür ederim. Ben de yazarken aynı hisse kapılmıştım :)
Silçok güzeldi. bizler de ağacız işte. aman insanlara da çok yakın durmamak lazım :)
YanıtlaSilUzaktan seyredilmeli insanlık fazla yaklaşınca köklerimizden koparıp atıyorlar bir kenara aman aman :)
Sil